Sizler benim gibi değilsiniz, ben bir aptalım. Hayatı yanlış yaşayıp acılardan zevk alan bir aptal. Sizler benim gibi değilsiniz. Seviyorsunuz isterseniz sevişiyorsunuz, bir sorun olup terkedildiğinizde birkaç gün üzüldükten sonra yeni aşklara yelken açıyorsunuz. Bir gün çok aşık olup kavuşamasanız da bir süre ondan başkasına aşık olamıyor ve onu arıyorsunuz. Bir sokakta, bir bankta, bir barda, bir trende, bir filmde, kendinizde. Fakat birgün karşınıza onun yerini dolduramayacak olmasına rağmen birisi çıkıyor ve atıyorsunuz kendinizi onun kollarına. Ve mutlusunuz. Elinizdekilerle mutlu olabilmesini biliyor ve çiçekten çiçeğe koşarak aşkın tadını çıkarıyorsunuz. Ne mutlu size! Sahi ben bu zamana kadar ne kadar da yanlış yaşamışım şu hayatı. Bu yüzden benim gibi aptal olmayın da çıkın sokaklara ve çok sevin. Haykırın sevginizi. Siz kimsiniz ki aşkı böylesine ellere düşürüyorsunuz ? Ben bıraktım, çok da pişmanım şimdi ağlıyorum bazen gökyüzüne bakarken. Çünkü o evde boylu boyuna uzanmış bedenlerimizle birlikte bomboş olan duvarlara bakıp yaşamlarımızı anlatırdık birbirimize. Birlikte gökyüzünün daha güzel izlenebileceğini söylerdi bana. Şimdi geceleri her yıldızlara baktığımda ağlarım, ruhu duymaz, daha çok üzülürüm beni duyamadığı için. Aslında görmesini de istemem beni böylesine çaresiz.
Size o adamın yanında neler hissettiğimi anlatayım. Onunla her görüştüğümüzde istemsizce suratımda oluşan gülücükler, onun kendinden emin bakışları karşısında hissettiğim o eziklik, ona duygularımı belli etmemeye çalıştığım her anda bedenimi saran o stres, otobüse bindiğimizde ona baktığım anlaşılmasın diye bana doğru kafasını her çevirişindeki kaçmalarım, ondan hoşlanmıyormuşcasına onu aşağılama çabalarım, yatağına uzanıp açtığı müzikleri dinlerken yanıma kıvrılırkenki verdiği heyecan, paramın olmadığı halde aldığım alkol ve sigara paketleri ona karşı söyleyemediğim her cümle için ardından yaktığım sigaralar ve tabiki onu nedensizce hayatımdan çıkarıp vedalaşamamam. Onun beni öpmek istediği halde kendimden itip istemediğimi söylemem ve hoşçakal bile diyememem. Gökyüzüne bakmaya korkuyorum artık aklıma o gelir de mideme ağrılar girer diye. Şimdi etkisini göstermeye başlayan o aşk denilen hastalıktan kuetulmak için ilaç olarak başvuracağım başka erkekler girecek hayatıma. Ve o erkekler asla bu planın bir parçası olduklarını bilemeyecekler. Bu yazıyı ona asla okutmayacağım, zaten bir daha onunla karşılaşacak da değiliz, karşılaşsak da ona sanki bu yazıyı hiç yazmamışım gibi bakacağım. Ve o, onun için yazdığım yazıyı asla farkedemeyecek.
Size en çok canımı yakan şeyi de söyleyeyim mi ? Ne zaman bir yere gidecek olsam onun evinin önünden ya da sokağından geçmek zorunda kalıyorum. Kahkahalarımız, sessizce oturup susmamız, saatlerce aynı müziği dinleyip asla sıkılmamamız, kavgalarımız, içmelerimiz, beraber aynı yatakta aynı yastığa başımızı koyup uyumamız, aniden oluşan sarılmalarımız, sevişmelerimiz geliyor gözümün önüne. Bir kadının başına gelebilecek en kötü şeydi o adam. Sanki yeterince acı çekmiyormuşum gibi bir de Tanrı yoluma koymuştu bu adamı
Size o adamın yanında neler hissettiğimi anlatayım. Onunla her görüştüğümüzde istemsizce suratımda oluşan gülücükler, onun kendinden emin bakışları karşısında hissettiğim o eziklik, ona duygularımı belli etmemeye çalıştığım her anda bedenimi saran o stres, otobüse bindiğimizde ona baktığım anlaşılmasın diye bana doğru kafasını her çevirişindeki kaçmalarım, ondan hoşlanmıyormuşcasına onu aşağılama çabalarım, yatağına uzanıp açtığı müzikleri dinlerken yanıma kıvrılırkenki verdiği heyecan, paramın olmadığı halde aldığım alkol ve sigara paketleri ona karşı söyleyemediğim her cümle için ardından yaktığım sigaralar ve tabiki onu nedensizce hayatımdan çıkarıp vedalaşamamam. Onun beni öpmek istediği halde kendimden itip istemediğimi söylemem ve hoşçakal bile diyememem. Gökyüzüne bakmaya korkuyorum artık aklıma o gelir de mideme ağrılar girer diye. Şimdi etkisini göstermeye başlayan o aşk denilen hastalıktan kuetulmak için ilaç olarak başvuracağım başka erkekler girecek hayatıma. Ve o erkekler asla bu planın bir parçası olduklarını bilemeyecekler. Bu yazıyı ona asla okutmayacağım, zaten bir daha onunla karşılaşacak da değiliz, karşılaşsak da ona sanki bu yazıyı hiç yazmamışım gibi bakacağım. Ve o, onun için yazdığım yazıyı asla farkedemeyecek.
Size en çok canımı yakan şeyi de söyleyeyim mi ? Ne zaman bir yere gidecek olsam onun evinin önünden ya da sokağından geçmek zorunda kalıyorum. Kahkahalarımız, sessizce oturup susmamız, saatlerce aynı müziği dinleyip asla sıkılmamamız, kavgalarımız, içmelerimiz, beraber aynı yatakta aynı yastığa başımızı koyup uyumamız, aniden oluşan sarılmalarımız, sevişmelerimiz geliyor gözümün önüne. Bir kadının başına gelebilecek en kötü şeydi o adam. Sanki yeterince acı çekmiyormuşum gibi bir de Tanrı yoluma koymuştu bu adamı