O eve gelmiştim, uyuyordu. Uykusundan kaldırmak istemiyor
diğer yandan da hastaneye gitmemiz gerektiğini biliyordum. Yavaşça yanına
yaklaştım, kahverengi kumral dalgalı yumuşak saçları, esmere yakın ten rengi,
göz kapaklarındaki uyku belirtisi, pembe dudaklarının hafif aralıklı haline
bakıyordum öylece. Yavaşça dokunarak ona seslendim. ‘Uyan!’ yavaşça gözlerini
açarak yataktan çıkmak istemiyormuşçasına bana o güzel bakışlarıyla baktı. ‘Hazırlanman
gerek, biliyorsun seni bir yere götüreceğim’ dedim. Nereye gideceğini bilmiyor
ve diğer yandan da o yataktan ayrılmak istemiyordu. Kalktı, o keskin suratıyla
bana bakıyordu öylece, öyle güzel. Üzerine giyeceği şeyleri seçti hızlı bir
biçimde. Halsiz ve o zayıf çelimsiz vücuduna giydi giysilerini. Çıktık, bir
sigara yakıldı durağa kadar ve yürümeye devam edildi. Şaşkın ifadelerle yüzüme
bakıyor nereye gideceğimizi kestirmeye çalışıyordu. Otobüse bindik, kalabalık
ve leş insanların arasında rahatsız hissediyorduk kendimizi. İkimiz de
insanları sevmiyor, yalnız kalmaktan daha çok zevk alıyorduk. Gideceğimiz yer
sanki daha çok uzuyor, yol bitmek bilmiyordu. Önümde boş bir koltuğa oturmuş,
müziğin kulağıma verdiği huzur ile birlikte onu izliyor, saçlarındaki o renk
ahengini, boynundaki inanılmaz tenini, duruşundaki kendinden emin kişiliğini
ezberlemiş, otobüsten biran önce inip bir dal sigara yakmayı bekliyordum.
Sonunda kalabalıklar arasından kurtulmuş yine sokağa atmıştık kendimizi.
Yakılan sigaraların verdiği huzurla birlikte hastaneye girerek verdiğim mücadeleyi
tamamlamak üzere doktorun odasına doğru ilerledik. Ama çok geçti, bazen bazı
şeyler için geç kalmış oluruz, onun bakışları altında ezildiğimi hissediyordum.
Onun uykusunu bölüp buralara kadar getirmekle hata yapmıştım belki de. Kızgın,
yorgun ve açtım. Binlerce insanın beklediği durağa gelerek kalabalıklar
arasında otobüse binip sadece gitmek istiyorduk, sakin ve biraz da olsa huzur
dolu olan evimize. Oturduk, insanların pislikleriyle dolu olan, binlerce
kişinin dokunduğu, düşündüğü, sabahları işe gitmek için aceleyle yetişip burada
uykuya devam edilen, müzik dinlenilen, dertlenilen otobüse oturmuştuk.
Kendimden bile çok sevdiğim kulaklığımı çıkarmış, ondan etkilendiğim
anlaşılmasın diye ters cevaplar veriyor, diğer yandan da uykusundan alıkoyduğum
için mahcup oluyordum her seferinde. Ona bakmamak için suratımda oluşan saçma
hareketler, onu merak edercesine camdaki yansımasına takılıp izlemem, konuşmayı
pek sevmediğim halde konuşmak için her dönmemde ağzımdan hiçbir kelimenin
çıkmaması beni endişeye itiyor, ondan kaçmak için her yolu deniyordum. Bir şeyin farkındaydım; ben ondan etkileniyor ve buna karşı
koyamıyordum. Bir sigara daha yakıldı otobüsten inip kalabalıkların arasından
geçip eve gidene kadar. Akşam olmuştu, yorgun ve açtık bir o kadar da üşümüştük.
Karanlığı severdik biz, kendi yalnızlığımızda saatlerce sessiz kalıp susmayı.
Karanlığın içinden küçük olan sobayı yaktı, etraf kırmızı olmuş üzerimizdeki
montu çıkarmış o yatağa ben ise köşeye serilmiştim bile. Oturduk, hiçbir şey
konuşmuyorduk, sadece yan yana oturmuş birbirimizden herhangi bir tepki
bekliyorduk. Tepkiyi veren o olmuştu, zaten her zaman o yapardı bu nazik
dokunuşu. Biz konuşarak değil bedenlerimizle iletişime geçerdik hep.
Dudaklarıma hafif ama bir o kadar etkili olan dudaklarını ahenkle dans
ettirircesine sunuyordu. Elleri vücudumda şarkı söylüyordu adeta, dudakları ise
beni bırakmıyor gözlerindeki duygularını hissedebiliyordum. Bedenlerimizin
birleşmesine engel olan kıyafetleri bir bir atıyor tenimizi her sevişmemizdeki
gibi en baştan tanımaya yola koyuluyorduk.
Çeşitli türdeki çiçeklerin ve çam ağacının birleşmesi ile oluşan kendini
bir o kadar etkisi altına aldığı tarif edilemez kokusu tenime her değdiğindeki
verdiği heyecan ile birleştiğinde kendime engel olamıyor, ona doğru süzülüyordum.
Kapılmamam gerekiyordu, bana her dokunuşunda duygularım artıyor diğer yandan da
kendimi hiçbir şey hissediyordum. Sevgiyle öptüğü dudaklarını ittim
dudaklarımdan. Fazlasıyla şaşırmış ve bir cevap bekliyordu benden. Bahaneler
üreterek kaçmak istemiştim fakat beni tutup konuşmak istiyordu. Çıplak
bedenlerimizle yatağa yan yana oturmuş ben susuyor o ise beni bekliyordu
konuşmam için. Bir yolunu bulup bana her soru işaretiyle baktığında kaçtım,
kaçmayı her seferinde çok güzel başarıyordum. Belki de yapabildiğim tek şey
buydu. Onun etkisi altında kalmamak için elimden geldiğince tersliyor sanki
ondan nefret ediyormuşçasına bir tavır sergiliyordum. Apar topar üzerimi
giyinip sigara yakıp gitmekti tek niyetim ve hep bunu yapardım. Artık
sokaktaydım o ise ardımdan bakmakla yetinmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder